27 Tem 2011
26 Tem 2011
elveda dünyalı, sen bittin de haberin yok -gerçi umrunda değil gibi ya da pek zevk aldın-
diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır, diyarbakır
ah dans edilesi bir anın düşürülmüş çocuğu gibiyim
geyik boynuzları...
ve ağaçlar...
bir zamanlarımın çizmekten usanmadıklarımı...
haa, bir de ip baskısı..
ve ağaçlar...
bir zamanlarımın çizmekten usanmadıklarımı...
haa, bir de ip baskısı..
25 Tem 2011
23 Tem 2011
22 Tem 2011
şehirler arası ay
Ayı yakalayın gözlerinizle, gitti gidecek. Elimi uzatıp çevirmemi gerektiren bir sayfa gibi turuncuya doğru bakıyor kararan saatlerdense. Bir hüzünlü güzel, hilal.. Şehir bana koşuyor ben ayı göremeyeceğime yanıyorum.
21 Tem 2011
20 Tem 2011
16 Tem 2011
s. ç.
Bu kaçıncı oldu? Herkes aynı şeyi söylüyor, hep aynı şeyi istiyorlar. Boynumuza sarıl, güzel şeyler söyle, üzgünüm demelerinle, suçsuzluğuna deliller sunmanla giderilmiyor içimize bıraktığın bir avuç sıkıntı ve öfke. Kendini ifade etmek istemediğin halde senden bir açıklama beklediğimi hissetmen içini ezip saçmalamana sebep oluyorsa bunu bize çektirmenin de sana sıkıntı vermiş olması gerekir. Hadi ama koynunu aç bize, içini aç bize, cebini aç bize…
Doğruyu söyle bana, söz ver doğruyu söyleyeceğine…
Dün gece neden ağlıyordun? Duydum seni…
-sinir krizi geçirmediğim sürece başka birinin yanında ağlamam, düşündükçe içimi yakan bir şey varsa biriktirip sessizce ağlarım kimse görmeden. Zayıf sanmasınlar diye değil duygularıma el sürülmesin diye, ağlamış olmamalıyım, hatırlamıyorum-
Bilmiyorum belki uykumda ağlıyorumdur, tuhaf…
*
Aynı şeyi sen de yapıyorsun ama beni suçlarken neden kendine bakmıyorsun ve diğer insanlara? Neyim ben sanıyorsun, senin için aniden yaratılmış gibi bir halim mi var? Ben her seferinde affederken sendeki bu biriktirip yüzüme tükürdüklerini bile affederken… hayır sevmiyorum seni, asla sevmedim, sevdirme isteğim de olmadı samimiyetimi ve düşünceli/zeki halimi beğeniye de açmış değilim, canını sıkmak istemedim sıkılmayı göze alandın hem bir anda bir canavara dönüşmek zorunda mıydın, sevmeye kalksam bulamayacaktım oysa bir canavarda işine yaramaz bir dal ne gezerdi. Bırak ta içinde görüverdiğim hep kaçan o sevimliliğin peşinden koşayım sen de habersiz kalmak istedikçe ondan, daha çok seviyorsun çünkü sevilecek şey…
Bir sus bir sussan hani anlatamıyorum sana ve anlamıyorum seni diyorum ki inan bana elimden gelen bu üzgünüm bunu telafi etmeye gerek duymanın ne anlamı olur ? anlam çıkaramıyorum, gerçekten çıkaramıyorum. Yaşayamadığımız bir anı başka bir anla telafi etmeye zorlamak ne diye ki sıkıntıya girip telafi telafi diye çıldırayım hem suçsuz hem güçsüzken ağır bir yükün altına gireyim aklına tüküreyim senin artık anla beni duyuyor musun, anla! Kızıyor değilim sadece çirkinleşip aniden gülümseyerek sarılacağım beklemiyordun bir an korkuttum seni ama gerçekten beni çıldırtıyorsun biraz da sen çıldır biraz ben ölelim bu döngüde hep ölelim sıvılaşıp ölelim tüm kaplarda bir şekil çıkara çıkara ve lütfen bunu bana çok görme zeytin yağı olayım üste çıkayım muzırlık yapayım öz kütlem düşük olsun ne olur ki? Sen de duydun mu, ağlıyormuş uykusunda diyor? Önemsemeliyiz onu…
Neşelenmiyorsun ha, o zaman gıdıklayacağız seni gel buraya…
Atlarım vallahi atlarım.. hem su şişesi de elimde su içtikçe dokunulmaz oluyorum ya…
Çıldırdın mı düşeceksin…
Asıl sen çıldırdın ne diye ağlıyorsun, ne diye tedirginleştiniz ki hep otururum buraya, iyi inerim kendinize gelin yalnız…
Mavi gardıropta sevgi asılmış masada sevgi var, pencere pervazı gökyüzünden armağan bir sevgi içinde neseli, oturduğum yer kanımdan izler taşıyor benim sıcaklığımı taşıyarak, yatağım hep mahzun duruyoryine öyle ama yastığım deli oluyor bana yumuşacık, yanıma gelip oturdu…
Akan her şey ısıtı; soyut, somut…
14 Tem 2011
birçok çocuk içinden tek bir çocuk parmak kandırınca parmağı soldu
şışş sus diyorum kendime çok fazla tanımış olma kimseyi hem çok tanımış hem çok sevmişse hiç hiç olma kıskanıverirsin bazen ağlayıverirsin çokça mutlu olursun ama yakıştıramazsın tavırlarını gülümsemesine parmağını dolayıp kendine doğru çekersin ya bir parçası elinden sarmaya başlar tek tek olmazsa sen olursun ya olamazsın onsuz yapamazsın yapamayacağını sanırsın, yanağından çalınıp almadı hislerini nitekim içinden kökleriyle birlikte söküp aldı kanlı ellerini koklamış burunlarda kalmış izlerini tanımamazlıktan gel ve elbet canı cehenneme sürecek bir tanrıya gülümser gibi yap ellerini kullan dudak kıvrımların gökyüzüyle buluşursa duyar seni...
8 Tem 2011
13:27
Eksilen rakkamlar ve düşüp kalan bir tarihe yerleşmiş bir kadın, havada durmaksızın uçan bir bıçakla kesilmiş olabilir dili, şarkı bile dinlemek istemiyor kalemi gözlerden ırak kullanıyor ama kullandığından eminim bundan vazgeçmeyecek tüm dansı kaleminde yatabilir. ancak bedeninden silmiş olduğu kimsenin durduramayacağı vücut kıvranmaları tırnaklarının altından fışkırtılacak kendi tarafından, saçlarını kırpacak kendini sunacak göğe, içimi gösteriyorum diye haykırırken bedenini saran herşeyden sıyrılma isteğinin üzerindekileri kendine bile hisettirmeden içine yavaşça sızdırdığı bir tutku olarak yerleştirecek dudaklarının ucuna kilitleyeceği gülümsemeyle..
Bazı gözler yırtılan şeyleri severler altından güzel insan bedenlerinin çıkacağı, katil insanları açığa çıkarmak birlikte aynı suça bulaştıkları, belkide iki ucu keskin bıçak olduklarını bile söyleyebiliriz birbirimize, kabul edilir bir şey olur. Yanlışlıkla değil hak ettiği bir yaralanma bu kesilen dilin yaşadığı…
Kadın başka bir kadının beynini yakan dansını küstahça dudaklarından bırakıyor öper gibi yapıp, kadınsa umursamıyor bırakıyor kendini zevk alabileceğini de biliyor hatta bir defasında kendi uzanıyor omuzlarına kulaklarına batırmak istiyor ucu sivri kalemini sadece merhaba diyor boynuna ışıltılı bir kolye takıp kadının, son tadına varıyor ve ayrılmasını biliyor uzaktan göz ucuyla seyretmek üzere illeri zamanlarda.
Bazı gözler yırtılan şeyleri severler altından güzel insan bedenlerinin çıkacağı, katil insanları açığa çıkarmak birlikte aynı suça bulaştıkları, belkide iki ucu keskin bıçak olduklarını bile söyleyebiliriz birbirimize, kabul edilir bir şey olur. Yanlışlıkla değil hak ettiği bir yaralanma bu kesilen dilin yaşadığı…
Kadın başka bir kadının beynini yakan dansını küstahça dudaklarından bırakıyor öper gibi yapıp, kadınsa umursamıyor bırakıyor kendini zevk alabileceğini de biliyor hatta bir defasında kendi uzanıyor omuzlarına kulaklarına batırmak istiyor ucu sivri kalemini sadece merhaba diyor boynuna ışıltılı bir kolye takıp kadının, son tadına varıyor ve ayrılmasını biliyor uzaktan göz ucuyla seyretmek üzere illeri zamanlarda.
7 Tem 2011
Bir cümlede başlamış ve bitmiş insan
Kahretsin soğuk ellerini avucuma bırakmış olmasında bir duygu yetiştiremiyorum, ölse daha iyiydi
Bir şeyler beni ona çekiyor bir şeyler beni ona çekiyor bir şeyler bir şeyl…
Sesler gittikçe çoğalıyordu tabiatlar evin en gizli köşesinde –bazen kilitler altında- tutulurken değerlerle gökyüzüne dahi takılar takılmakta değerler etrafta h ü k ü m sürmekteydi işte yine burun buruna gelmişlerken öyle birbirlerinin kokularına işlerine geldiği gibi karşılık vereceklerdi…
Sürükleniyorum, akıyorum, gidiyorum … tanrımmmm!!!
Aslında şu salakça hayat mücadelesinde, bu maymunluk haricinde bir şeyler anlatmaya çalışırken kayboluyorum, tıkanıyorum, kayıyorum, aynaya bakmak istiyorum, kirpiklerimin her bir teline hakim olmak istiyorum… ayaklarım, dizlerim evet dizlerimi kullanabilirim.. boğazım kuruyor…
Anlatımım alıp başını gidiyor, hiç anlıyora benzemiyor yoksa anlayıp anlamadığını anlayamıyor muyum gerçi artık pek bir önemi kalmamış ama güçlü durmalıyım
Harika görünmüyorumdur heralde…
Teşekkürler sevgili dizlerim…
Ne de rahat oysa karşımda, gerçi yüzüme baktığı yok aklı uzay gemisinde falan kalmış olmalı, huuu orda kimse var mı diyesim var zamanla bu ellerimin sıkmak üzere boynuna doğru uzanmak istemelerine kadar uzanıyorsa da yüzünün sevimli hareketleri en başa döndürüyor olayı
Hep böyle sevimli mi olmalı, -yoo bu sevimlilik değil basbaya çekicilik-
Ne kadar da sevimli
Yine sevimli
Sesler, sesler böyle devam ediyor
Bir anda gözlerimin önünden yokediveriyor kendini birkaç göz kırpışından sonra onu yanıma çekmem için sur’a üflemem mi gerekiyor acaba diye düşüyorum ya soru yöneltmek en kolayı birkaç bir şey söylemeyi tercih ediyorum.. seveceği varsa göreceği de var, sadece beni görse gözlerine yerleşsem birkaç dakika kurban kesecek hale geldim ama usandım bu kayıtsızlıktan…
Şaç rengi değişiyor her an, zayıflıyor eteği kayıyor, ayaklarının keyfi yerinde çantası kararıyor, notları düzensiz ve isteksizce, gözleri; gözleri burda değil ruhu gibi, konuşurken öpüşüyor dışarda dans eden bol yağmur az rüzgarlı insanlarlaa…
Yüzünde bir insanın gülücükleri bu kadar yabancı yabancı dolaşır mı bilmiyorum ama ne yanakları haberdar durumdan ne de gögüs kafesi başka türlü bir solunuma geçmesi gerektiğini anlamak üzere kafasını çeviriyor …
Zaman geçtikte duygularım yoruluyor yani öyle pek duygu falan oldukları yok… gecenin sesi gündüzün sesi o hiçbir saate benzemeyen ikindi üstleri dilimi kaydırıyor…
Kahkahalarına saatleri yaşlandırdıkça rastlıyorum, masa bile daha iyi becerirdi bu kahkaha işini…
Çok sıcak
Çok soğuk
Hava güzel
Şansımı deniyorum
Şansımı denemiyorum yaşıyorum zaten onu
Şansa ihtiyacım yok anlık bir durum için
Teşekkür ediyor
Keyif alıyor
Uykusu geliyor
Çıkıp gidiyor…
Baka kalıyorum ardından
Zıt yönlere doğru hareket ediyoruz
Yalnız kalıyorum, yalnızım, ölüm olsa içeceğim, ev yansın, içeceğim sonra diyeceğim ki içer misin, içmelisin oysa tüm doğum günlerinin onuruna süt içerken anlamayamıyorum olayı ki silinesi tüm kirli camların neşesine saygı ve sevgi duyuyorum diye karşılık veriyor ne demek istiyorsa artık…
El bastığımız değerler farklı, ayak bastıklarımız aynıyken eli kayda almamız neden neden neden? Dilde kurtarmıyor olayı ama adımlar hep birlikte atılıyor kelimeler birbirine dolanıyor inatla…
Zincirlerimi senin yanındayken ses çıkarmamaları konusunda ikna ediyorum ama tabi onları senden daha çok sevdiğim anlamına gelmesin, asla!
Ben siliniyorum
Ben silinmek istiyorum
Ben var oldukça pek öyle silinmek niyetinde değilim
İyi ki bu ev tek bir odadan ibaret değil iyi ki dışarı çıkma fırsatım oldu
İyi ki falan demiyeceğim ne gereği var şurda başarırken
Sesler sahiplerinin kanına dönüyorlar
Bitiriyorum.
Sevgisiz dünyanı ahlak bekçileri
Bir şeyler beni ona çekiyor bir şeyler beni ona çekiyor bir şeyler bir şeyl…
Sesler gittikçe çoğalıyordu tabiatlar evin en gizli köşesinde –bazen kilitler altında- tutulurken değerlerle gökyüzüne dahi takılar takılmakta değerler etrafta h ü k ü m sürmekteydi işte yine burun buruna gelmişlerken öyle birbirlerinin kokularına işlerine geldiği gibi karşılık vereceklerdi…
Sürükleniyorum, akıyorum, gidiyorum … tanrımmmm!!!
Aslında şu salakça hayat mücadelesinde, bu maymunluk haricinde bir şeyler anlatmaya çalışırken kayboluyorum, tıkanıyorum, kayıyorum, aynaya bakmak istiyorum, kirpiklerimin her bir teline hakim olmak istiyorum… ayaklarım, dizlerim evet dizlerimi kullanabilirim.. boğazım kuruyor…
Hastalıklı sanmasın beni, rengimde kaçmış…
Gidiyor
Elinde çayla geri dönüyor
-Yüzümü dağıtmışlar gibi biraz su serpmiş gibi yapıyorum
Dönüyorum-Anlatımım alıp başını gidiyor, hiç anlıyora benzemiyor yoksa anlayıp anlamadığını anlayamıyor muyum gerçi artık pek bir önemi kalmamış ama güçlü durmalıyım
Harika görünmüyorumdur heralde…
Teşekkürler sevgili dizlerim…
Ne de rahat oysa karşımda, gerçi yüzüme baktığı yok aklı uzay gemisinde falan kalmış olmalı, huuu orda kimse var mı diyesim var zamanla bu ellerimin sıkmak üzere boynuna doğru uzanmak istemelerine kadar uzanıyorsa da yüzünün sevimli hareketleri en başa döndürüyor olayı
Hep böyle sevimli mi olmalı, -yoo bu sevimlilik değil basbaya çekicilik-
Ne kadar da sevimli
Yine sevimli
Sesler, sesler böyle devam ediyor
Bir anda gözlerimin önünden yokediveriyor kendini birkaç göz kırpışından sonra onu yanıma çekmem için sur’a üflemem mi gerekiyor acaba diye düşüyorum ya soru yöneltmek en kolayı birkaç bir şey söylemeyi tercih ediyorum.. seveceği varsa göreceği de var, sadece beni görse gözlerine yerleşsem birkaç dakika kurban kesecek hale geldim ama usandım bu kayıtsızlıktan…
Şaç rengi değişiyor her an, zayıflıyor eteği kayıyor, ayaklarının keyfi yerinde çantası kararıyor, notları düzensiz ve isteksizce, gözleri; gözleri burda değil ruhu gibi, konuşurken öpüşüyor dışarda dans eden bol yağmur az rüzgarlı insanlarlaa…
Yüzünde bir insanın gülücükleri bu kadar yabancı yabancı dolaşır mı bilmiyorum ama ne yanakları haberdar durumdan ne de gögüs kafesi başka türlü bir solunuma geçmesi gerektiğini anlamak üzere kafasını çeviriyor …
Zaman geçtikte duygularım yoruluyor yani öyle pek duygu falan oldukları yok… gecenin sesi gündüzün sesi o hiçbir saate benzemeyen ikindi üstleri dilimi kaydırıyor…
Kahkahalarına saatleri yaşlandırdıkça rastlıyorum, masa bile daha iyi becerirdi bu kahkaha işini…
Çok sıcak
Çok soğuk
Hava güzel
Şansımı deniyorum
Şansımı denemiyorum yaşıyorum zaten onu
Şansa ihtiyacım yok anlık bir durum için
Teşekkür ediyor
Keyif alıyor
Uykusu geliyor
Çıkıp gidiyor…
Baka kalıyorum ardından
Zıt yönlere doğru hareket ediyoruz
Yalnız kalıyorum, yalnızım, ölüm olsa içeceğim, ev yansın, içeceğim sonra diyeceğim ki içer misin, içmelisin oysa tüm doğum günlerinin onuruna süt içerken anlamayamıyorum olayı ki silinesi tüm kirli camların neşesine saygı ve sevgi duyuyorum diye karşılık veriyor ne demek istiyorsa artık…
El bastığımız değerler farklı, ayak bastıklarımız aynıyken eli kayda almamız neden neden neden? Dilde kurtarmıyor olayı ama adımlar hep birlikte atılıyor kelimeler birbirine dolanıyor inatla…
Zincirlerimi senin yanındayken ses çıkarmamaları konusunda ikna ediyorum ama tabi onları senden daha çok sevdiğim anlamına gelmesin, asla!
Ben siliniyorum
Ben silinmek istiyorum
Ben var oldukça pek öyle silinmek niyetinde değilim
İyi ki bu ev tek bir odadan ibaret değil iyi ki dışarı çıkma fırsatım oldu
İyi ki falan demiyeceğim ne gereği var şurda başarırken
Sesler sahiplerinin kanına dönüyorlar
Bitiriyorum.
Sevgisiz dünyanı ahlak bekçileri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)