25 Nis 2011

şaşırıp kalmış bir sevgili çöp kutusu niteliğindeki adam -babam n'olmuş-

Suskunluğunun suskunluğumun peşine takılmış olmasındaki derinlikte yeni bir nefes doğuyor tek ihtiyaç sahibi benmişim gibi değil benim parmak izlerimi seven bir nefes diye parmak uçlarıma zıplayıp kirpiklerine tutunup nefes boruma varıyor bir şekilde hayatıma dahil oluyor, yalnızca aşktan doğmaz ki nefes bu adı konulmamış hüzne duyulan öfkeden doğdu nefes ve ardı arkası kesilmedi, henüz çıkardığın ayakkabılarında rastlanan kapı kolunda beni bekleyen bir sokağa adını verebilecek kadar şehir dolusu bir hayat ama yetmiyor bana yetmiyor ya başını ağrıtıyorsa da bilmen gereken bir şey olmalıysa biraz daha kandırabilmeye bak güzelliğini yaşanılanların, ama kulaklarımda alsam dolduramayacağın nefessiz bir bölgeyi duymanı bekleyeceğim kalbime doğru keskin bir inişi olan kanımı bulandıran boğazıma akan bir bilinmez kusturan acı bir kaosu çocukluğun masum anılarına dahi bulaştıran
Bir iki, üçe gelince yeni bir şehirde buluyorum kendimi, şehirler hep aynı boşluğa akıyor, cevap vermedin soruma sönüp gitmenin sararmışlığına sardığım bir sigara dumanı gibi içime hapsettim tüm gözyaşlarımı ciğerlerime kadar ittim biraz acı ve biraz da nefes kesici hem sağlığa zararlı…
Yavaş yavaş alışıyorsun, ikna edebiliyorsun yüzünü insanlara çevirmek için ki bazısını öpmeye bile yelteniyorsun ani bir hızla.. aynı çümleler, klişeleşmiş utanmazlığına –hiç fark edemedin utanmazlığını yakışıyor mu buluyordun nedir, nedendir bilemedim- ses veriyorsun yine.. karışık cümleler arama acıyorsa acıyordur canı noktalama işaretlerine küs yazılarımın. Aldatıcılık gibi bir iç çekişi yoktur kendini kurtarma bencilliğiyle henüz tanışmadı, en büyük korkusu sevdiklerinin mutsuz olması diyor yöneltilen soruya, hayal kırıklığına uğramaktan zevk aldığını da itiraf ediyor birkaç dakika sonra, hayal kırıklığı değil ama yerle bir olmuş soluklarına asılı duruyor gözleri o yüzden hala bu şavaşta bir kahramanı oyn amaya çalışırken her zamanki trajkomik dansını sergiliyor ilk bakışta soğuk kanlı keşiflerle gülümseyen yüzüne doğru fırlatıyor tüm okları, kendimi vuruyorum değişen bir şey yok
Biraz daha uzuyor saniyeler yüzünde, yağmur suyunun alıp götürdüğü susuzluğuna dokunuyor hareketleri ellerimin, ama içimin kırıklığı geçmiyor sarılıp ağlamayana kadar neden duyamıyorsun ki sebepli ya da sebepsiz canımı yakan bir kırıklığın içime sızmışlığından öte içimi basmışlığını. kanata kanata bir duaya yer açılıyor ellerimde, içinde neler geçtiği hakkında hiçbir fikrim yok, sızıp kalan dualar bir türlü hatırlanmayan belki hiç olmamış uyku ilacı alan, paranoyak oldukları için kabul görmeyen..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Noktala