sınırların ötesine fırlatmıştın kalbini yetişebilsin diye saçlarına
hüznün avuçlarıma dökülüyordu gözlerinden
hissediyordum, kendi hüznümle beraber bir deliye çevirmekten başka bir şey hissetirmiyordu artık bana
anlıyordum ama yapılabilecek bişey yoktu
yerine haykırasım vardı tüm sevgini
dudaklarımdan taşıyordu da ruhum uçup gitmesine izin vermiyordu sözcüklerin sana kıyamazdım oysa susmak kıymaktı ya her durumda paramparçaydın
hüznünü seyretmekle birlikte hüznüme çevirdin gözlerini hiçbir gözün görmediği, görmemesi gereken bir hüznü ve aslında asla da göremeyevceğin hissedemeyeceğin bir hüznü göstermedim diye bir küslük mü başlar ki hüznü. kapanırmıymış senin iyileşebilecek hüznün, duymadın beni bilmedim halini anlatmadın, göremedim. sadece saatlerce telefonda birbirimize cesaret vermeye başladık.. geceye dizilmiş yıldızlar gibi ışıl uşul ama ihtiyacımız olan ışığa bizi kavuştuyramayacak yıldızlar, göktaşı yağmurunda onca üşümüşlükle karın doyurmayan ama sonsuz değerli bir sevgilerimiz inancımızın yegane kaynağıydı, mutlu olsak eğer bir gün birbirimizi çok mutlu halde görebilecektik yani görebildiğimiz için birbirimizi...
aynı hüzün benim canımı acıtmaya katıldı ne diyeyim ki sana bindik binbir olduk beni boş ver gözlerine ve yüreğine iyi bak çünkü onlarla varım bir parça..
yapamıyorrduk oturacak bir köşe bulamamıştık ya yaşayacak bir köşe de bulamıyoruz hala, kollarımız uzansa da boşlukta kalıyoruz bu kadar bitiyoruz işte birbirimizin gözyaşlarında bitiyoruz.
benim yüreğimde hep o deniz kenarında bekleniyorsun her defasında ve nicelerine, iyi ki varsın ve hep mutlu ol..
biz böyleyiz işin aslı :) o bana ben ona bakarım mesefelerce öteden.. sarılırız öylece sararız, ağlarız biraz.. ama küsmeyiz; severiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Noktala