16 Haz 2011

sabah gelir trenler uyandırır yanağımıza değen soğuk kapı kollarıyla

üç sıra dizili anlamlandırılmış boncuklar kümesi, sortlaşmış pijamaları ve burnunun ucuna değen siyah beyaz filmi refleksel olarak ekranı kendi tarafına çevirmesi hani aynı filmi izlememiş olsam ve bilmeyi görmemiş bir çocuk olsam çıkan sesleri anlamayacam ya görüntüleri de anımsamayacağım hep mi kadınlar ağlar onun gözlerinde bir hüzün yaşarken görüyorum her evine sığındığımda uzun saçlarına şarkı söyleyeni de uzaktayken ben de yanında ölüyü sergiliyorken vücudumla dalıp gitmesi affedilir bir suç halini alıyor.. hadi birlikte mezarlık ziyaretine gidelim toprağa uzanalım mezarlıkta öylece uyuyakalalım başka bir şey uykumuzu getiremez bu floresan evin içinde...
palyaçondan korkuyorum, karpuzdan yemeyeceğim, aç değilim sadece mezarlığa gitmeye ihtiyacım var...

çocukken ablamın mezarına giderken alışkanlık olmuş bende kaç zamandır gidemiyorum başını örtmesen de olur sen saygılı olma ben gidiyorum sadece yanımda dur, mezarlığa değil bana gel... ölüleri özlüyorum anlayamazsın saçlarım ablamın ellerini özlüyor başucuna oturmayı ve onun kucağına sığınmış olmayı hissetmek istiyorum ki eğer gidersek bunu hissedeceğim, filmi daha iyi izleyebilmek için toparlama kendini; toparlan mezarlığa gitmeliyiz, hadi...
bu hakkı elime geçirebilmek için kuran okumayı öğrendim ben haddi bunca haklılık içindeyken sadece yol arkadaşım ol, gel hadi... özledim ölülerimi özledim hem içimde yaşattığım hem de tanışma fırsatımın olmadığı ölüleri hepsi beni özlemişler hem..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Noktala