insan bulunduğu yerden rahatsız olduğunda ya da başka yerlerin düşünü kurduğunda gözleri gökyüzünde olur.
ben de son zamanlarda hastalık derecesinde, bir takıntı; saplantı gibi yürürken yere değilde gökyüzüne bakıyorum, evlerin çatılarına takılıyor ruhum.
teras katlı binaları diğerlerinden ayırıyorum, en üst katta yaşayanların ne dercede normal olduklarını düşünüyorum, ne bileyim öyle işte.
pencereden gökyüzüne bakıp kuşları umursamadan, ağaçların çıplak dallarının arasına gökyüzü dolduruyorum. gökyüzü bir sonsuzluğu barındırdığı için sorunsuzca düş kurabilirim, ki bir yüzdür sonsuz bir yüz. ruhu atmosfere yerleşmiş, ruhu gözleri olmuş gözlerine doyamadığım bir yüz en kuytusu
dünya sanki bu varlığın orda ağlamayı seçmiş gülmeyi sevmeyi bilmeyi zamanla tükenmeyi
. acaba güneşte yaşasaydık nasıl bir psikolojik durum içinde olurduk, aşırı derecede tutkulu mu yoksa saçlarımızın yanık kokusu içinde acayip hallerde mi?
çocuk eğitimevinin bilgisayar laboratuarında kimbilir ne derece eksikliklerin içinde kendi eksikliğimle, hüznümle, umutsuzluğumla bir şekilde beraberce aynı gökyüzüne bakıyoruz..
çocuklarla belgesel izliyoruz, kimin aklı belgesldeki, hepimiz onca yitirilmişliğin içinde ben gökyüzüne çekip giderken, bir kaç çocuk müzik dinliyor.. popüler kültürün yalancı ve vurdumduymazlığına gömülüyor kafalar, ben ne yapayım peki suya tahammül edemezken kafamı gömüp nefesime veda etmek için?
halen göğüs kafesim hayatın ritmini tutturuyor, saklamaya çalışıyorum ama ellerim durmuyor. azap içindeyim.
çaresizlikten nefret ediyorum , en çok başıma dert olmuş kavram tahammül edemediğim bir işkence.. ne yapsamki?
hayvanlar aleminin hayvan olmadığını savunan insan türü.. tür cins familya takım sınıf şube alem yanlış değilsem sıralama böyleydi işte biz o alemin en rezilleri, en ahmaklarıyız her kademenin, yeryüzünün, tüm varlıklar içindeki en ahmak var'ız. iyi şeyleri bırakıp kötüyü seçmekten zevk alan ahmaklar.. gçkyüzü ağlayabilir birazdan
çocuklar gelişimizden mutluluk duyuyorlar. bu durumda gidişimiz üzüyordur ama en azından hiç olmamışlığımızdan daha iyi bir durum.
biz galiba iyi insanlarız..
of canımı sıkıyor çocuklar ve suçu bağdaştıramıyorum, hele e tipi cza evindeki bulunanları düşünemiyorum bile, buradakiler en azından dışarı çıkabiliyor, bazıları dışarda çalışıyor.
önümüzdeki sene e tipindeki mahkumlar için aynı projeyi yürütmeyi düşünüyoruz bunu geçici olarak eğitim evinde çalışan psikolog önerdi kadın ya da çocuk mahkumlar için yapmayı planlıyoruz, bakalım artık içimi ısıtıyor bu proje, içimizi..
gözlerim tül perdeyi sıyırıp geçiyor gökyüzü çok az hatta hiç yoku veriyor bana, yok işte hayat..
ve işte everest dağı
ve işte telli turnalar, kar..
işte koca bir yokluk
doğa
deli deli bulutlar
nefes kesicilik
kendimden kurtulamıyorum
yaşamın her yerinde olan yaşam savaşında en güçlü olacağım an ölüm anı olacaktır galiba, o anki halim nasıl olur acaba, nasıl bir ölüm bekliyor beni? sanırım pek iç açıcı olmayacak, bunun olmaması için çok çabaladım, tükendim ama tam anlamıyla başarmış sayılmam çünkü tek başıma ölebilirim ama tek başıma başaracak gücüm kalmadı.
kalem mi içimdeki, koca bir gökyüzü mü, karalayıcı bir ölüm mü? ben mi çok karamsarım tablo mu çok karanlık biraz körüm belki ama kör müyüm?
çocuk dünyanın en büyük mutluluğudur
f. m. dostoyevski
eğitim, çocuğu sevmekle başlar.
emerson
çocukları seviyorum...
:) http://www.imdb.com/title/tt0117073/
ben de son zamanlarda hastalık derecesinde, bir takıntı; saplantı gibi yürürken yere değilde gökyüzüne bakıyorum, evlerin çatılarına takılıyor ruhum.
teras katlı binaları diğerlerinden ayırıyorum, en üst katta yaşayanların ne dercede normal olduklarını düşünüyorum, ne bileyim öyle işte.
pencereden gökyüzüne bakıp kuşları umursamadan, ağaçların çıplak dallarının arasına gökyüzü dolduruyorum. gökyüzü bir sonsuzluğu barındırdığı için sorunsuzca düş kurabilirim, ki bir yüzdür sonsuz bir yüz. ruhu atmosfere yerleşmiş, ruhu gözleri olmuş gözlerine doyamadığım bir yüz en kuytusu
dünya sanki bu varlığın orda ağlamayı seçmiş gülmeyi sevmeyi bilmeyi zamanla tükenmeyi
. acaba güneşte yaşasaydık nasıl bir psikolojik durum içinde olurduk, aşırı derecede tutkulu mu yoksa saçlarımızın yanık kokusu içinde acayip hallerde mi?
çocuk eğitimevinin bilgisayar laboratuarında kimbilir ne derece eksikliklerin içinde kendi eksikliğimle, hüznümle, umutsuzluğumla bir şekilde beraberce aynı gökyüzüne bakıyoruz..
çocuklarla belgesel izliyoruz, kimin aklı belgesldeki, hepimiz onca yitirilmişliğin içinde ben gökyüzüne çekip giderken, bir kaç çocuk müzik dinliyor.. popüler kültürün yalancı ve vurdumduymazlığına gömülüyor kafalar, ben ne yapayım peki suya tahammül edemezken kafamı gömüp nefesime veda etmek için?
halen göğüs kafesim hayatın ritmini tutturuyor, saklamaya çalışıyorum ama ellerim durmuyor. azap içindeyim.
çaresizlikten nefret ediyorum , en çok başıma dert olmuş kavram tahammül edemediğim bir işkence.. ne yapsamki?
hayvanlar aleminin hayvan olmadığını savunan insan türü.. tür cins familya takım sınıf şube alem yanlış değilsem sıralama böyleydi işte biz o alemin en rezilleri, en ahmaklarıyız her kademenin, yeryüzünün, tüm varlıklar içindeki en ahmak var'ız. iyi şeyleri bırakıp kötüyü seçmekten zevk alan ahmaklar.. gçkyüzü ağlayabilir birazdan
çocuklar gelişimizden mutluluk duyuyorlar. bu durumda gidişimiz üzüyordur ama en azından hiç olmamışlığımızdan daha iyi bir durum.
biz galiba iyi insanlarız..
of canımı sıkıyor çocuklar ve suçu bağdaştıramıyorum, hele e tipi cza evindeki bulunanları düşünemiyorum bile, buradakiler en azından dışarı çıkabiliyor, bazıları dışarda çalışıyor.
önümüzdeki sene e tipindeki mahkumlar için aynı projeyi yürütmeyi düşünüyoruz bunu geçici olarak eğitim evinde çalışan psikolog önerdi kadın ya da çocuk mahkumlar için yapmayı planlıyoruz, bakalım artık içimi ısıtıyor bu proje, içimizi..
gözlerim tül perdeyi sıyırıp geçiyor gökyüzü çok az hatta hiç yoku veriyor bana, yok işte hayat..
ve işte everest dağı
ve işte telli turnalar, kar..
işte koca bir yokluk
doğa
deli deli bulutlar
nefes kesicilik
kendimden kurtulamıyorum
yaşamın her yerinde olan yaşam savaşında en güçlü olacağım an ölüm anı olacaktır galiba, o anki halim nasıl olur acaba, nasıl bir ölüm bekliyor beni? sanırım pek iç açıcı olmayacak, bunun olmaması için çok çabaladım, tükendim ama tam anlamıyla başarmış sayılmam çünkü tek başıma ölebilirim ama tek başıma başaracak gücüm kalmadı.
kalem mi içimdeki, koca bir gökyüzü mü, karalayıcı bir ölüm mü? ben mi çok karamsarım tablo mu çok karanlık biraz körüm belki ama kör müyüm?
çocuk dünyanın en büyük mutluluğudur
f. m. dostoyevski
eğitim, çocuğu sevmekle başlar.
emerson
çocukları seviyorum...
:) http://www.imdb.com/title/tt0117073/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Noktala