30 Eyl 2014

tunç devri

utanç duy
utanç duy
utanç duy
utanç duy
utanç duy!

utanç duymuyorum!

yeniden

bir düşünce zor durumda kalmış gibi kafamın içine aniden girdi
kendini korumaya almış içimdeki aylak 
cinayet işlemeye hazır bir katil
ve uslu bir kız çocuğunun ortalıkta gezinip durduğu bu yerden
ne mi istiyor
içeride ölü halde yatan deliyi diriltmek
aslında derin uykudaki
en güçlülerini


aynı nokta yahut taş(birkiüçondört)

bir türlü çözünmeyen ve çok güç renk değişikliğine uğrayan bunca inatçı taşlara bakıp duruyorum hep aynılık hep aynılık hep aynı
bu kayalar içlerinde geçmiş
üstlerinde geçmiş
aynı olarak kalmasını istediğim tek şey
evet tek şey
tek
evde annemi bulmak
taşlar tam bir can sıkıntısı
bu yokluk da
o ise güveni tam da bu sonsuz sayıda taşın olduğu yerde buluyor

26 Eyl 2014

22 Eyl 2014

tıkanma

yeni hisler keşfediyorum
kırık dökük bir ruhun
kırık dökük bir beden yaratmasını
garip bir iniltiyi.
bunlar olup bitikten sonra
kendime bir anlam veremeyişimi
boşluktan, var olunan zamana akmışım gibi
iç organlarımın şaşkın halini hissediyorum
kafamı karıştırıyor tüm bunlar
içimdeki güzel katil büyüyor
evcil katil
bazen bir halk kahramanı olmaya meyilli
ancak aynı halka karşı güvensizliğiyle sakince kızgınlığını kaybediyor
bir şapkada
bulamadıysa
kendi cebinde
beceriksizce


çok fazla kaldım
gitmeliydim


16 Eyl 2014

13 Eyl 2014

"uçak" bile diyebilirim hatta "banka" başlığımız bu

ben şimdi
inanmasam da
inancımı kaybettiğime yansam da
inançsızlığımı beslemekten başka şey değil yaptığım
artık hayal kırıklığı değil sadece yaşananlara nereye kadar direnç gösterebilirimin sonu bu zamanlar 
yaşlandım mı
değil
yaşlanmaktayım
tüm bunlar hastalandırıyor beni
çirkin bir şehri andıran sevgiler
tüm o yapmacık haller
öte yanda kirli ruhlar
tüm bu sahnedekiler
duyamıyorum algılayamıyorum bu karmaşayı
bu çürümüşlük inanmamı gerektirmiyor
zaman dönüştürmekten başka ne yapar ki
inançsızlık neye dönüşür de kaybolur bilemiyorum ancak dönüşecektir

bırakılan bir gülsün oysa dünyaya

ne çok içtin
kaya oyuğundan, suyunu yağmurun
bekledin iyiye gitmedi hayatın
ne çok korktun
umduğun olmadı
döndün başa ağlayarak
döndün geri ağlayarak
çamurdan oyunların kaldı sarıldığın
küçük hayatın
korumasızlığın
"kendin olmayı yeniden öğrenmen gerek - yıllar yılı unuttun onu yalnızca: bunu da "koşullar"a, hayatın akışı"na, "sorumlulukların"a falan bağlamaya kalkışma - bahane bulmaya çalışma: sendin, sendeki asıl senin anlamını, önemini, değerini gözardı eden : korkaklıkla işin kolayına kaçan...
o işte şimdi hesabını soruyor o sahici senin, senden : ne yaptın sen sana?!..."

9 Eyl 2014

5 Eyl 2014

vana qey

çi wazena
çi nêwazena
homa mi rê vano to rê hendayê huyayîş beso
bermayîş û kehrîyayîş zî
mi zerrî ya to dê kutîqê bê çimmî
ney ra dimma tî ya tam nêvînê xu ra

ez se bikera mi rê veng yeno
raşt vano
tena nêzana çi na xirabeye mi rê kerd
yan zî mi çi xirabey kerd

--

sanırım

ne istiyorum
ne istemiyorum
tanrı bana sana bu kadar gülmek yeter diyor
ağlamak ve üzülmekte
kalbini kör  bir köpeğe verdim
bundan sonra tat alamayacaksın(hayattan)

ne yapsam boş geliyor
doğru söylüyor
yalnız bilmiyorum bu kötülüğü niye yaptı bana
ya da ben ne kötülük yaptım